13 Temmuz 2013 Cumartesi

Kısa

Bazı günler bütün evi dağıtırken hayal edebiliyorum kendimi. Raflardaki her şeyi yere devirirken. Çok şükür, otokontrol sahibi bir insanım da hayalde kalıyor evi talan etmek.
Salonda oturuyor oluyorum, tesadüfmüş gibi. Önce beyaz kitaplıktan başlıyorum; şu yıllardır toplasan 30 kere kullanmadığım dev ekranın yanındaki. Üzerine özenle dizdiğim her şeyi  alıp yere savuruyorum. Tam televizyonu da devirecekken gözüm yerde duran ve hep, sadece duran Buda'ya ilişiyor. Kaldırıyorum sol elimle, ağırlığı dengemi bozuyor. Ayağım yere devirdiğim eski bir kitaba takılıyor. Shelley'nin 1912 basımı kitabı. Kitabın ilk bölümü geliyor aklıma. The Daemon Of The World.

                              Ölüm nasıl da mükemmel,
                              Ölüm ve kardeşi uyku!

Oysa ne çok severim o kitabı. Buda kayıyor parmaklarımın arasından. Allah'tan tuzla buz olmuyor. Kolay temizlerim bunu diye düşünüyorum. Arkamı dönüyorum, ayaklarım benden önce biliyorlar sırada neyin olduğunu. Kırmızı raflara doğru yürüyorlar. Üç adım, bilemedin beş. Sağ elimle tek tek atıyorum aşağıya ikinci rafta dizili olanları. Kalanlar ne de çirkin duruyor. Elimle hepsini bir defada fırlatıyorum. Biraz daha uzağa gidenler, kanepenin kenarına dizdiğim yastıklara çarpıp öyle seriliyorlar yere. Hiçbirinin sayfaları arasından gizlediğim bir resim dökülmüyor, kurutulmuş bir çiçek de yok. Ne yapmışım o zaman bunca zamandır bu kitapları. Sayfaları arasında bir resim bile olmayan bu kitapları, neden özenle dizmişim ki?
Üçüncü rafta duran çalar saati fırlatmaya hazırlanırken gözüm akrebe takılıyor. Kimin aklına gelmişse böyle bir isim koymak. Neye yaklaştırıyorsa artık bizi. Neyse, zaman önemsiz, nihayetinde hayal ediyorum ve her şey göreceli. Yine de akrep nerede dururdu acaba, merak ediyor içim. Evini altüst etmeye saat kaçta karar verir ki insan?

Bir alt rafa eğilmeye üşeniyorum az sonra. En kolayı rafı toptan devirmek olacak. Çekiyorum kendime doğru ve her şey yerde.

Gözlerimin görmediği bu karmaşanın içinde arkama yaslanıyorum. Bir fren bağırıyor; motorun tekerleklerine takılıyor kulaklarım. Hava aydınlanıyor, hayır kararıyor. Ardından bir köpek havlıyor.

1 yorum:

  1. Daha sık yaz lütfen, öfkesini yazarak kusanlardan gibisin. İyi gelir. Ben de okurum, bana da iyi gelir.

    YanıtlaSil