6 Kasım 2012 Salı

Pigme



PİGME
Bana Kısaca Böyle Seslenin Lütfen!

Türkçeye kısa bir süre önce çevrilen Pigme, Palahniuk'un orijinali 2009 Mayıs'ında yayınlanan onuncu romanı. Bir tarafta sol eliyle kopmuş sağ elini havaya kaldırmış ve bir yere hücum edercesine koşan ufak tefek, çekik gözlü, boydan boya kırmızı bir erkek, diğer tarafta ise Amerikan bayrağını anımsatan bir desenin üzerine iliştirilmiş küçük, yüzleri görünmeyen, karateci erkekler. Ve ancak kitap okunduktan sonra kapağa ne sebeple yerleştirildiği tahmin edilebilen, ufak tefek bir kadın figürüyle okuyucuyu tavlamaya çalışan kapak tasarımları bahse değer. Keza orijinal kapağın Palahniuk'çu tavrından yoksun Türkçe kapak, Palahniuk'un kaba anlatımını ve tarzını yumuşatmak ister nitelikte sanki. Tabii söz konusu olan isim Palahniuk olunca, bahsi geçen kitabın karanlık ve bir o kadar da rahatsız edici olması kaçınılmaz bir hal alıyor. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkmıştır sorusunu alıp, sistem ve insan denklemine uyarlayan Palahniuk, “küçükler de acımasız olabilir” mottosuyla ördüğü hikayesinde, önceki romanlarında da yer alan benzer bir temayı, mevcut ideolojileri eleştirmeyi ve bunun yanı sıra, ‘ağaç yaş iken eğilir’ deyimini tasdiklemeyi kendine görev edinmiş gibi görünüyor.

Özetle kitap, günümüz coğrafyasının üçüncü dünya ülkeleri harmanından yaratılmış isimsiz bir ülkenin, askeri eğitime tabi tuttuğu 67 numaralı ajanı pigmenin, Kargaşa Operasyonunu hayata geçirmek üzere düşman ülke ABD’ye gelişini konu alıyor. Pigme, 13 yaşlarında, eğitimi dolayısıyla şiddettin her türlüsüne açık, acımasız bir ajan olarak tasvir edilirken, ‘bozuk’ ve çocuksu İngilizcesiyle okurlara ABD’yi ve karşılaştığı Amerikalıları rapor ediyor. Roman; sarkastik, sivri ve yer yer mideyi zorlayan anlatımıyla, pigmenin gözünden toplumsal bir eleştiri sunarken, sınır tanımaz bir tutum içine bürünüyor.

Zaman zaman William Golding'in 'Sineklerin Tanrısı' kitabını anımsatan hikaye, her ne kadar Palahniuk'un sıklıkla eleştirdiği temaları yeniden ele alıyor gibi görünse de, yenilikten yoksun ve tekerrürden ibaret eleştirilerinin biraz abartıldığını söylemek mümkün. Yazar alıştığımız post-modern tarzına ek olarak, dili ve anlatımı karikatürleştiren karakterleri, pigmeye armağanı diyebileceğimiz yamalı İngilizcesi, doğal sesleri yansıtan kelimeleri ile okurlarına anlatmak istediklerini gerçek suretleriyle tasvir etmeyi, mizahı ve şiirsel diliyle başarıyor. ‘Yoz’ olanı yok etmek üzere yetiştirilmiş, tecavüzü sindirmenin, şiddettin ve hatta asimilasyonun olağan bir parçası olarak benimseyen pigmenin gözünden totaliter rejimlere ve kapitalizme, dine ve tüketim arzusuna tabir-i caiz ise ‘giydirdikçe giydiriyor’ Palahniuk. 13 yaşındaki pigmenin ağzından bu eleştirilere tanıklık etmek her ne kadar rahatsızlık verici olsa da, Palahniuk sevenlerden iseniz kitabı zevkle okuyacağınıza bahse girerim, ancak ne olur ne olmaz kitaba temkinli yaklaşmanızda, bir iki adet mide ilacını yanınızdan eksik etmemenizde fayda var derim.

XOXO The Mag
Temmuz/Ağustos 2012


*Kapak İllüstrasyonu Sevinç Altan; Kapak Tasarımı Deniz Çelikoğlu; Ayrıntı Yayınları 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder